Uçak Korkusu
Uçak Kazası “Uçuş Korkusu” olanların korkusunu pekiştirdiği gibi , Hiç uçağa binmemişlerinde korku-kaygı duymasına yol açtı.
Isparta da düşen ve 47 vatandaşımızın ölümüyle sonuçlanan uçak kazası, her kesi üzüntüye boğdu. Kaza ile ilgili haberlerin gazete ve televizyonlarda çok ayrıntılı ve defalarca verilmesi uçuş ve uçak korkusu olanların korkularını çok artırdı. Diğer yandan hayatında hiç uçağa binmemiş, fakat binmeyi düşünenlerde de kaygıya sebep oldu. Özellikle panik atak sebebiyle uçağa binemeyen hastalarımızın, uçak korkusu daha da pekişti. Tedavi için daha bir zorlanacağız… Geçmişte rahmetli Kemal Sunal’ın uçakta kalp krizi geçirmesi de hastalarımızı uzun bir süre olumsuz etkilemişti….
Kısa vade de uçaklara talep azalacağı , yolcu sayılarında azalma görülebileceği düşünülebilir. Kaza ile ilgili haberlerin azalmasına ve gündemden düşmesine bağlı olarak, tekrar eski yolcu sayısına ulaşmak mümkündür.
Kara yollarında ,günde yaklaşık 20 nin üzerinde insan hayatını kaybedebilmektedir. Yılda yaklaşık 8 bin insan eder…Oysa 48 yıllık havacılık tarihimizde 16 uçak kazsında toplam1141 kişi ölmüştür. Yani kara yollarında bir yılda kaybedilen insan sayısının sekizde biri kadardır. Kara yolu bir yıllık, hava yolu 48 yıllık. Görüldüğü gibi kara yolu çok çok tehlikeli bir durumdadır. Ne var ki , Uçak kazalarında toplu ölümlerin olması ve aynı anda olması dramatik bir tablo oluşturmaktadır. Bu nedenle de çok dikkat çekmektedir.
Her açıdan çok güvenli olan hava yolu ulaşımını sekteye uğratmamak için ;uçak kazalarıyla ilgili haber ve görüntüleri çok kısa vermek daha uygundur.
PANİK ATAK VE UÇAK KORKUSU
Panik atak yaşandıktan sonra kara ve deniz vasıtalarına binmek çok zorlaşır. Daha önce uçak korkusu olmayanlarda, panikle beraber uçakla seyahat imkânsız hale gelir. Panik atak hastası, ayaklarının yerden (topraktan-karadan) kesilmesini istemez. “Ya uçakta panik tutarsa? Uçakta ne tıbbi yardım alabilirim ne de uçağı yere indirebilirim. Kalp krizi geçirip Kemal Sunal gibi ölürsem, vay bahtıma!” şeklinde kaygı ve korku yüklü düşünceler uçağa binmeyi engeller. Hafif düzeyde korkusu olanlar, uçağa ilaçla ya da alkol alarak biner.
Panik ataklı işadamları ve sanatçılar, bu yüzden birçok işini erteler ya da kaybeder. Birçok hasta tatile gidemez. Bazıları uzun ve meşakkatli olmasına rağmen kendi vasıtalarıyla seyahat eder.
Panik ataklar kontrol altına alınmadan kişiyi uçağa binmeye zorlamamak gerekir. Tedaviyle kara ve deniz vasıtalarına tek başına binilmeye başlandıysa, sıra uçağa gelmiş demektir. Başlangıçta birçok hasta güvendiği biriyle uçmak ister. Olabilir, ama daha sonra tek başına uçulmalıdır. Tabii ki iş ve tatil gereği her zaman beraber uçulabilir.
Bazı hastalar yanlarında “Ne olur ne olmaz” diye Xanax veya başka ilaçlar bulundurur. Yanlarındaki ilaç ya da başka bir “güvenç nesnesi” kişiyi rahatlatır. Çoğunluğu ilacı hiçbir zaman kullanmaz. Günün birinde ilacı almadan havaalanına gittiğini, hatta uçağa bindiğini fark eden kişi kaygı, korku yaşar. Çoğunluk uçağa binmekten vazgeçer. Çok azı “Ne olacaksa olsun, yeter artık! Bunca yıldır ilacı yanımda taşıdım, bir şey olsaydı zaten olurdu!” deyip uçağa biner.
Panik atak yaşamadan da uçak fobisi olanlar vardır. Ancak uçak fobisi çoğunlukla panik atağa bağlıdır. İyi ve düzenli bir tedaviyle uçak korkusu da yok olmaktadır. Çoğu hastamız, tedavilerini olduktan sonra 12 saatlik uçuşlar bile yaptı. “Doktor bey, bir daha uçağa binmem imkânsız. Uçmayı unuttum!” diyen çok hastam tekrar uçmaya başlamıştır. Kesinlikle umutsuzluğa kapılmamak gerekir. Hiçbir sorun çözümsüz değildir. Binlerce olumlu örnek bize moral olmalıdır.